30 Temmuz 2009 Perşembe
YILDIZLARIN İLK AŞKLARI
Kobe Bryant'ın futbolcu olduğunu düşünebiliyor musunuz? Ya da Usain Bolt'u kritekçi, Aykut Kocaman'ı, Isinbaeva'yı jimnastikçi, Hakan Şükür'ü basketbolcu... Belki de spora başladıkları branşta devam etseydiler, onları hiç tanıyamayacaktık. Belki de Bryant, basketbolcu değil de futbol yıldızı olarak karşımıza çıkacaktı. Bir de bir koltukta iki hatta, üç dört karpuz taşıyanlar var... Jenson Button, Can Bartu, Rıza Zeki Sporel gibi... Hepsinin hikayesi sıra dışı ve son derece ilginç... Gelin sporun parlayan yıldızlarının ilk aşklarına şöyle bir göz atalım...
MİCHAEL JORDAN
NBA resmi sitesine göre, "Oybirliğiyle, Michael Jordan tüm zamanların en büyük basketbolcusudur." Ancak majestelerinin çocukluk yıllarında rüyalarını süsleyen spor, basketbol değil beyzboldu. 13 Şubat 1963'de New York Brooklyn'de doğan tam ismiyle Michael Jeffrey Jordan, Kuzey Carolina eyaletinin küçük sahil kasabası Wilmington'da büyüdü. Basketbola başladığından tam 12 yaşındaydı ama aynı anda beyzbol takımıyla küçükler liginde oynuyordu. Jordan ligin final maçında çok iyi bir performans gösterip, sayı kaydetmesine rağmen, takım olarak maçı kaybettiklerinden şampiyonluğu kaçırdı. Michael'in basketbol aşkına karşılık, babası James Jordan basketbolu seviyordu ve 5 çocuğuna bu sevgiyi aşılamak için evlerinin arka bahçesine potalar dikti... Biraz da baba zoruyla basketbola odaklanan efsanevi yıldız, Nort Carolina'daki çekici performansının ardından 1984 draftında Chicago Bulls'a transfer oldu. Stili, yenilmezliği ve liderliği ile tüm dünyayı kendisine hayran bıraktı. Ancak 1993-94 sezonu başlarken aniden çocukluk aşkına dönerek profesyonel olarak beyzbol oynamaya başladı. 95-96 sezonunda NBA'ye dönüp, Chicago ile üç şampiyonluk daha yaşadı. 1998-99 sezonunda, Jordan tekrar basketbolu bıraktı, ikinci dönüşünde (2001-02) son durağı Washington Wizards oldu.
KOBE BRYANT
23 Ağustos 1978'de Pheladelphia'da doğdu... Ailesi ismini, Japonya'nın Kobe şehrinde bir restoran menüsünde gördükleri biftekten etkilenerek koydu.. Kobe, 6 yaşındayken Philadelphia 76ers'ın oyuncusu olan babası Joe 'Jellybean' Bryant'ın İtalya'da bir takıma transfer olmasıyla ailesi ile birlikte Çizme'nin yolunu tuttu. Kısa sürede İtalyanca ve İspanyolca öğrendi. İtalya'da meşin yuvarlakla tanışan Kobe, AC Milan'a ilgi duyup, futbola başladı. Bryant ve ailesi 1991'de ABD'ye döndü. Lakers'ın yıldızı, bir keresinde "İtalya'da kalsaydım, futbola devam edip, profesyonel olurdum" açıklamasını yaptı.
STEVE NASH
7 Şubat 1974 yılında Güney Afrika'da dünyaya gelen Steve John Nash'ın babası profesyonel futbolcuydu. Aldıkları bir davet ile Kanada'ya yerleştiler ve bu ülkenin vatandaşı oldular. Steve ve kardeşi Martin babalarının yolunda ilerliyordu. Bu yüzden Nash'in futbola sevgisi ve yeteneği yadırganamazdı. Öyle ki babası ilk doğum gününde hediye olarak ona futbol topu almıştı. İlk kez basketbolla 8 yaşında tanıştı ve bir organizasyonda forma şansı buldu. O yıllarda annesi onun bir gün NBA yıldızı olacağına inandığını söylemişti. Takip eden yıllarda öğrenimi St. Michaels Üniversitesi'nin kolejinde devam ettiren Steve Nash, burada çocuklar dalında en değerli futbol oyuncusu seçildi. Ancak çocukluk rüyalarını elinin tersiyle itip, basketbola odaklandı. Phoneix Suns tarafından 1996 yılında 15. sıradan draft edildi. Hızını ve çabukluğunu futboldan almıştı... Ortaya koyduğu performansla NBA'in en iyi guardlarından birisi oldu...
ALLEN IVERSON
NBA'in haşarı çocuğu 7 Haziran 1975'te Virginia Hampton'da dünyaya geldiğinde annesi henüz 15 yaşını doldurmamıştı. 1997 yılında Sixers forması giyerken, babasının, sevgilisini bıçaklaması skandalı patlak verinceye kadar ondan haberi bile yoktu... NBA'ye adım atmadan önce açlık sırında yaşamış, her yönüyle ilginç bir yıldızdı. Amerikan futbolu Allen'in ilk göz ağrısıydı. Ancak annesinin zoruyla basketbolcu oldu. Lisede okulun hem basketbol hem de amerikan futbolu takımında yer aldı. İki takımda da İki takımda da eyalet şampiyonluğu yaşadı ve Virginia' daki liseler arasında en değerli sporcu ödülüne layık görüldü. Arkadaşları ile kutlama yaparken, ırkçı bir grupla çıkan kavga sonucu çete kurmak suçlamasıyla tutuklandı 5 yıl hapse mahkum edildi. Kavganın çıktığı bowling salonunda görüntüsü olmamasına rağmen, hakimin davalılardan birini yakını olması nedeniyle hapis yolunu tuttu. Baskılar sonucu 4.5 ay sonra valinin özel izniyle ceza evinden kurtuldu. Bu olay ona birçok üniversitenin yolunu kapattı. Amerikan futboluna karşı basketbolu tercih eden Iverson'a kapılarını açan Georgetown Üniversitesi koçu John Thompson oldu. Hayatı boyunca eksikliğini hissettiği baba rolü için Thompson biçilmez kaftandı. Irkçıların tepkisine onun sayesinde göğüs gerdi ve yine koçu sayesinde 1996'da NBA'in yolunu tuttu.
MEHMET OKUR
Aile kökeni bir yandan Bosna'ya, diğer taraftan Kafkasya ve Ukrayna'ya dayanan Mehmet Okur, dünyaya gözlerini 29 Mayıs 1979 tarihinde Yalova'da açtı. Mehmet, çocukluk yıllarında uzun süre kaleci olarak futbol oynadı. Basketbol yeteneği çok geç kabul edilecek 14 yaşında keşfedildi. Ünlü antrenörlerden Nihat İziç, geleceğin NBA yıldızını geliştirmek için özel olarak ilgilendi. Oyak Renault kulübünde başlayan kariyerini hala NBA'de Utah Jazz'da devam ettiriyor. ABD'deki ilk takımı olan Detroit Pistons'da şampiyonluk yüzüğünü parmağına takarak, dünyanın en önemli basketbol liginde ayrıcalıklı oyuncular sıfına girdi. Ayrıca All Star unvanını alan ilk ve tek Türk olma onurunu yaşadı. Detroit'ten, Jazz'a geçerken sezon başına 9.5 milyon dolardan 5 yıllık mukavele imzalayarak elde ettiği "En çok kazanan Türk sporcusu" unvanını, geçtiğimiz ay, Toronto Raptors'a 53 milyon dolara transferi gerçekleşen Hidayet Türkoğlu'na kaptırdı.
ELENA İSİNBAEVA
Sırıkla atlamada, rakipsizliği ve üst üste kırdığı rekorlarla adı dişi Sergei Bubka'ya çıkan Elena İsinbaeva, baba tarafından Dağıstanlı'dır.. 3 Haziran 1982'de Rusya'nın Volgograd kentinde dünyaya gelen 5 yaşından 15 yaşına kadar jimnastikçi olarak çalıştı. Boyunun uzunluğu (1.74 metre) nedeniyle bu spordan uzaklaşmak zorunda kaldı. Başarıları kadar, güzelliği ve sempatikliği ile de hafızalarda yer edinen Rus atlet, İlk altın madalyasını 1999'da Dünya Gençler Oyunları'nda 4.10 metre atlayarak kazandı. Sırıkla atlamada birinciliklere ambargo koyan İsinbeava'nın 5 yıllık geçilmezlik unvanına ise geçtiğimiz Temmuz ayında yapılan Londra Grand Prix'sinde Polonyalı atlet Anna Rogwska son verdi.
USAİN BOLT
Jamaika'nın dünya atletizmine sunduğu son yıldız Usain Bolt, 21 Ağustos 1986 Trelawry doğumlu... Müthiş sürati kadar, sempatik tavırlarıyla da gönüllerde taht kurmayı başaran ünlü atlet, spor kariyerine kriketçi olarak başladı. Ancak o kadar hızlıydı ki, bu yeteneği krikette harcansa belki de yazık olacaktı. Boltun, bu yeteneğini keşfeden kriket hocası, onu atletizme yönlendirdi. 2008 Pekin Olimpiyatları'nda 9.69'la dünya rekoru kırdığı 100 metre yarışında o kadar rahattı ki, son 10-15 metrede hızını keserek zaferini kutlamaya başlamıştı bile. Böyle yapmasaydı, rekorun 9.60'ın altına inmesi işten bile değildi. Bolt, Pekin'deki başarısını 200 metrede 19.30'la kırdığı ikinci dünya rekoruyla taçlandırdı.
HAKAN ŞÜKÜR
Arnavut kökenli bir ailenin çocuğu olan Hakan Şükür'ün resmi doğum tarihi 29 Temmuz 1971. Ancak futbol aşığı olan babası Sakaryaspor'la kampta bulunması nedeniyle nüfus kaydı ancak 1 Eylül tarihinde yapılabildi. Baba Sermet Şükür, dizlerindeki rahatsızlık nedeniyle yeşil sahalardan erken kopmuştur. Bu yüzden Hakan'ın futbolcu olmamak gibi bir terciği söz konusu değildir. Çünkü baba Şükür'ün en büyük ideali, futbolda yapmadıklarını oğlunun gerçekleştirmesidir. 8. yaşında Sakaryaspor'un alt yapısına kaydolan Hakan, futbolla beraber okul takımda basketbol da oynadı. Okuluyla Türkiye şampiyonasına katıldığında salonda TRT spikeri Tansu Polatkan'ı görünce çok heyecanlandığını çok sonraları bir söyleşide anlattı. Ayrıca o dönemde Günaydın Marmara Gazetesi tarafından Marmara bölgesinin en iyi basketbolcusu seçildi. Futbol ve basketbolun yanı sıra atletizmde de başarılı oldu. 100 metre, uzun atlama, 4x4 bayrak yarışında birincilikler elde etti. Çocukluk arkadaşı Bülent Uygun'un babası, Güreş Milli Takımı'nda antrenörlük yaptığı için, Yavuz Erçalan, Kenan Çınar, Erol Kemah ve Serhat Karadağ gibi ünlü güreşçilere antrenman yapma fırsatı yakaladı. Bu antrenmanlar onun fizik gücünün gelişmesinde önemli rol oynadı.. Babası nedeniyle futbol alternatifsiz bir branş olarak karşısında duran Hakan Şükür, Sakaryaspor'la başladığı ve Galatasaray'la zirveye çıktığı kariyerini Torino, Inter, Parma ve Blakburn Rovers takımlarında sürdürdü. Futbola son noktayı yine Galatasaray'da koydu... Emekliye ayrılırken ardında birçok rekor bıraktı. Hem Galatasaray'ın hem Türk Milli Takımı'nın hem Türkiye Ligi'nin, hem de Türk futbol tarihinin en fazla gol atan futbolcusu unvanını aldı. Kariyeri boyunca toplam 395 kez fileleri havalandırıp, (249 Türkiye Ligi, 9 Seria A, 2 Premier Lig, 51 'A Milli', 5 'Ümit Milli', 1 'A Genç', 2 'B Genç', 4 'Olimpik Milli', 22 Şampiyonlar Ligi, 12 UEFA Kupası, 4 Kupa Galipleri Kupası, 25 Türkiye Kupası, 5 Cumhurbaşkanlığı Kupası, 3 TSYD Kupası, 1 Başbakanlık Kupası) unutulmazlar arasına adını altın harflerle yazdırdı.
AYKUT KOCAMAN
Türk futbolunun golcülüğü kadar, efendi kişiliği de unutulmaz isimleri arasında yer alan Aykut Kocaman spora jimnastikçi olarak ilk adımını attı. Ancak hocalarının "Çok iyi jimnastikçi olur" dedikleri efsane yıldız, onlara rağmen futbola yönelmeyi tercih etti. Spora amatör Altınmızrak kulübünde başlayan Aykut'un yıldızı Sakaryaspor'da parlaşmış sonrasına da ise Fenerbahçe'ye transfer olmuştur. Sarı lacivertli forma altında 212 maçta 140 gole imza atmış, ayrıca 200'ler kulübüne girme onurunu yaşamıştır. Üç kez Türkiye Ligi gol kralı olan yıldız futbolcu, 1995-96 sezonunda Ali Şen tarafından Oğuz Çetin ile birlikte Fenerbahçe'den uzaklaştırılmış, daha sonra İstanbulspor'da forma giymiştir. Teknik direktörlük kariyerinde de belli bir çizginin üzerine çıkmayı başaran Aykut, halen Fenerbahçe'de sportif direktör olarak görev yapıyor.
MEHMET YILDIZ
Yozgat'ta 14 Eylül 1981 tarihinde dünyaya gelen Mehmet Yıldız, fiziği ile futbolcudan çok güreşçiye benzemektedir... Gerçekten de güçlü fiziğini güreşe borçludur. Çocukluk dönemi ve gençliğinin ilk yıllarında ata sporuyla uğraşan Yıldız, futbola amatör küme takımlarından Tigem'de başlamış, sırasıyla Sivasspor, Telekom, tekrar Sivasspor, Antalyaspor ve İstanbulspor ve üçüncü kez Sivasspor formalarını giymiştir. Kariyeri boyunca inişli-çıkışlı bir çizgi izleyen Mehmet, Sivasspor'a son gelişinde büyük patlama gerçekleştirmiş, Yiğido efsanesinin doğuşunda önemli rol oynamıştır. Milli Takım içinde geç keşfedilen yıldızlarından birisi olmuştur.
JENSON BUTTON
19 Ocak 1980 doğumlu İngiliz pilot, Formula 1 öncelikli olmak kaydıyla, iki zor sporu bir arada yürütebilen ender isimlerden birisi... F1 kariyerine Williams'ta başlayan, Honda'nın pistlerden çekilmesiyle Brawn GP adını alan yeni takımında pilotlar klasmanında lider durumda bulunan Button, aynı zamanda bir triatloncu... Jim Clark ve Michael Schumacher ile birlikte bir sezonda ilk 7 yarışın 6'sını kazanan üç pilottan biri olan İngiliz sürücü; yüzme, bisiklet ve koşma dallarından oluşan triatlonda da hatırı sayılır bir başarıya sahip. F1 pilotu ve Ironmen unvanları bir arada taşıyan Jenson, triatlondan elde ettiği gelirleri hayır kurumlarına bağışlıyor.
CAN BARTU
Birden fazla sporla uğraşan sporcuları yazarken, Sinyor'u anmazsak haksızlık yapmış oluruz... İstanbul'da 30 Ocak 1936 tarihinde spora Fenerbahçe'de basketbola başlayan Can Bartu, Fikret Arıcan'ın sayesinde futbolda da atından başarıyla bahsettirdi. 1961'de İtalya'nın Fiorentina takımına transfer oldu. Daha sonra Venezia ve Lazio'da da oynadı. Teknik ve zarif oyunu ile iz bıraktı. 1967'de Fenerbahçe'ye döndü. Sarı-Lacivertli forma altında 326 maç oynadı, 162 gol attı. Türkiye - Romanya maçında kaleci Turgay Şeren'in sakatlanması üzerine kaleye geçti. Ve bu tecrübesinde 1 gol yedi. (1958-Son 7 dakika). Avrupa kupalarında final maçı oynayan ilk Türk futbolcusu oldu. (Fiorentina-Atletico Madrid) milli formayı 26 kez giydi ve 6 gole imza attı. Ezeli rakip Galatasaray'a aynı gün basketbolda 28 sayı, futbolda da 2 gol atarak tarihe geçti. Halen spor yazarlığı yapan efsanevi yıldıza, şık giyimi nedeniyle İtalyan futbolseverler "Sinyor" lakabını takmıştır.
ZEKİ RIZA SPOREL
1898 doğumlu Zeki Rıza Sporel'in adı Fenerbahçe ile bütünleşmiştir. Sarı lacivertli formayı 18 yıl boyunca giyen 352 maçta 470 gol kaydeden Sporel, 26 Ekim 1923'te Romanla ile oynadığımız ve 2-2 berabere kaldığımız maçta da fileleri iki kez havalandırarak, Milli Takımımızın ilk gollerini kaydeden isim oldu. Soyadı kanunu çıktıktan sonra soyadı bizzat Mustafa Kemal Atatürk tarafından verilen Sporel, futbolun yanı sıra tenis dalında da Türkiye'yi temsil etti. Kariyerini 1934 yılında sonlandıran Zeki Rıza Sporel, Su Sporları Federasyonu ve Fenerbahçe Kulübü başkanlıklarında bulundu. Türk spor tarihinin en iyi 11'ine seçilen büyük golcü, Galatasaray ağlarına tam 27 gol göndererek, kırılması güç bir rekora imza attı. Milletvekili olarak siyasete de giren Sporel, 1969 yılında vefat etti.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder