23 Temmuz 2009 Perşembe

Unutulmayacaksın Halis Güler


Yılların gazetecisi Halis Güler... Yazıları Çukurova Grubu'na bağlı Güneş Gazetesi'nden atılmasına neden oldu. Kimileri alkışladı, kimileri (Kendilerini hıyar gibi hissedenler) ateş püskürdü, kimileri "Kahpe Bizans'ta doğruları söylemenin ne alemi var. Kendi kendini yaktı" dedi... O ise dik durabilmenin beraberinde yalnızlığı getirdiğini biliyordu. Kendisine üzülenleri "21. yüzyılda yaşıyoruz... Her şey o kadar çabuk unutulur ki şaşarsınız, sıkmayın canınızı" diyerek teselli etti. Şimdi yıllarını verdiği gazetesinden uzakta... Ancak yalnız değil... Gerçek basın emekçileri hep onun yanında.... İşte Güler'in sakıncalı yazıları...

Söylesem tesiri yok... Sussam gönül razı değil

Türk edebiyatının büyük üstadı Fuzuli derki...'Söylesem tesiri yok...'Sussam gönül razı değil...'Ama biz susmayalım, duyan duyar dedik, anlayan anlar dedik...Bakın ülkede insanlar aç sefil...Başbakan diyor ki, 'Halkta para var...'Öyleyse pazarlarda artık sebze-meyve toplayanlar kimler?..İnsanlar niye kira ödeyemiyor, elektrik, su faturalarını ödeyemiyor?..Evine ekmek götüremeyen binlerce insan niye aramızda?..Bu cinayetlerin, cinnetlerin, geçimsizliklerin kaynağı ne peki?..Kredi kartıyla yaşama alışmanın nedenlerini hiç sorguladınız mı?..Yağcılar, yalakalar kaplamış etrafı...Ama gelin görün ki bunlar her şeyi tozpembe göstermek için yarışıyorlar...Doğru söyleyeni ise dokuz köyden kovuyorlar...***Şimdi şu söylediklerimi iyi okuyun... Okuyun da kulağınıza küpe olsun...Sakın bu yazdıklarımı bir kıskançlık duygusu diye de algılamayın, bunu özellikle belirteyim...Sadece Türkiye'nin bir gerçeğini gözler önüne seriyorum...Bakın eğer müessesenizin tam giriş kapısında dometes-hıyar fideleri varsa...Bir işyerinde müdür sayısı, çalışandan fazla ise...İnsanlar maaş alamazken, müessesenizde onlarca müdür pozisyonundaki insanlara lüks araçlar tahsis edilmişse...O hıyar fideli müessesenizin müdürleri, makam odalarına bile neredeyse arabayla girecek kadar kapıya yanaşıyorsa...O müdürlerin makam şoförleri kışın ısıtmak, yazın da soğutmak için o makam arabalarını saatlerce o hıyar fideli kapının önünde çalıştırıyorsa...Bir müessesede çalışanlar arasında maaş dengesizliği, hele de uçurumlar varsa...Bir müessesede, birileri zevk-ü sefa içerisinde, birileri ise yol parası bile bulmakta sıkıntı çekiyorsa...Bir müessesede birileri üretime katkım artsın diye alın teri akıtırken, birileri de gününü gün ediyor, yat sefası, at sefası, deniz sefası yapıyorsa...Bir müessesede 'kralcık'lar ve 'soytarılar'ı cirit atıyorsa...Bir müessesede bu kadar çok müdüre rağmen maaşların ne zaman verileceğini dışarıdan gelen balcı söylüyorsa...İşte o zaman durum vahimdir...Büyük üstad Levent Kırca'nın 'Olacak o kadar' oyununda bir skeci vardı, unutmam...Devlet bir koyun bulur... Ne yapalım ne edelim denir ve devlet koruması altına alınır...Sonra ona ilk iş olarak bir çoban tutulur, ardından çoban yardımcısı... Sonra o koyun için bir birim kurulur, müdürler, yardımcıları derken eleman sayısı olur 150 kişi...Bir koyuna 150 kişi...Aradan zaman geçer devlet kemer sıkmaya gider. Bütün birimlere eleman çıkarılması için talimat verilir.Koyun için oluşturulan 150 kişilik birim hemen işe başlar ve ilk icraatı, 'Çoban çıksın...'Yazık....Ben daha ne deyim... Anlayana sivri sinek saz...Anlamayana davul zurna az...

*************

Cebimdeki 10 kuruş ile Fener yorumu

Gözüm sahada Fenerbahçe-Arsenal maçında, gönlüm Fenerbahçe'de...Ama aklım cebimde...Ne oldu, kriz mi vurdu derseniz anlatayım da okuyun...Bugün ayın kaçı?.. 22'si...Dün itibariyle cebinizde sadece 10 kuruş varsa ne yaparsınız!..Türkiye'nin en büyük gazetelerinden birinde çalışacaksınız, ama sefilden daha sefil duruma düşürüleceksiniz...Sadece ben mi yoksulum, inanın gazetedeki bütün arkadaşların durumu benden farksız...Ama çaresizlik içerisinde kıvranıyorlar...Başkalarının hakkını hukukunu çatır çatır sayfalara aktaran emektarlar, kendi haklarını savunmaktan aciz...Sadece mutlu bir azınlık var gazetede... Aynı Türkiye gibi...Sabah geliyorsunuz gazeteye, bizim grubun amiral gemisi diye tabir edilen gazetenin (Akşam) genel yayın yönetmeninin yazısını okuyorsunuz, resmen açlık sınırında yaşayan hem Türk insanıyla, hem de bizim gerçek gazeteci arkadaşlarımızla alay ediyor...Bütün bu yokluk içerisinde, kendi yol arkadaşları perişanlık çekerken 10 günlük Amerika tatilinde bilmem ne barda ne içtiğinden tutun da, nasıl mutlu olduğunu yazıyor...Sonra düşündüm, cebime bir daha baktım, 10 kuruş...Hayıflandım, yıkıldım...28 yıllık gazeteci, 18 yaşından beri bu mesleğe gönül vermiş, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nden tutun da Türkiye Spor Yazarları Derneği'ne kadar bizim meslekten bir çok ödül almış, hep doğru bildiğini yazmış-çizmiş-söylemiş Halis Güler'in cebinde 10 kuruş...Cüzdanımı bir kenara bırakmak zorunda kaldım içim sıkılarak... Hatta bugün-yarın ne olacağını bilerek...Dedim ya, gönlüm Fenerbahçe ile...O da cebimdeki 10 kuruşa inat 'ben senden de sefilim' der gibiydi...Tek fark vardı onlar zengin ama futbol sefilleriydi...Zengin babanın şımarık çocukları, ne Kayseri maçından, ne de geçtiğimiz haftaki Kocaeli maçından ders almışlardı.Dede ne yapsın torunlarına, bu saatten sonra futbol öğretecek değil ya... Kenarda uyudu garibim...Sonuç mu?..Bu Fener'i gördükten sonra ben 10 kuruşuma bakıp onurlu duruşuma şükrettim...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder