Osmanlılar, devşirme sistemiyle kurdukları yeniçeri ordusuyla yıllarca üç kıtada birden at koşturdu. Dünyanın en büyük imparatorluklarından birisi haline geldi. Otoritenin resmi tarihi, yeniçeri sisteminin modernleşme adına kaldırıldığını yazar. Resmi olmayan tarih ise sarayı ve hazineyi ele geçirmek isteyen çıkar guruplarının savaşında kanlı bir şekilde yok edildiklerine dikkat çeker... Aradan yüzyıllar geçti, köprünün altından çok sular aktı, imparatorluk yerini cumhuriyete bıraktı ama biz hala yeniçerileri kurban etme geleneğinden vazgeçemiyoruz. Ne demişler, can çıkar ama huy çıkmaz! Fazla uzatmaya gerek yok, herhalde sözü nereye getireceğimizi anlamışsınızdır...Elvan diye bir kız Etiyopya'nın çorak arazisinden çıkıp geliyor, Türkiye'ye atletizmde en büyük başarılarını armağan ediyor... Sonra da Dünya Şampiyonası gelip çatıyor... 20 gün önce toprak zeminde antrenman yaparken, aşil tendonunda bir ağrı hissediyor, bir cahillik edip önemsemiyor. Ama işin daha vahim yanı devşirme sisteminin meyvelerini yiyen, prim yapan hiçbir kimsenin bundan haberi olmuyor... Uzun mesafeyi bir takım koşusu haline getiren Etiyopyalılar, Kenyalılara karşı yalın kılıç tek başına mücadele eden bir yeniçeri daha anlamsızlığa kurban veriliyor... Yazık, yazık çok yazık... Elvan'ın etrafında, Anadolu gençlerinden bir takım, bir ordu oluşturmak varken, onu da "Son Osmanlı" misali yavaş yavaş tarihin tozlu yapraklarına gömüyoruz. Gerçekten de Elvan'ın bundan sonra işi çok zor... Onca Etiyopyalı ve Kenyalının arasında madalyaya bu kadar çok yakınken elinden uçup gitmesini çaresizlikle izleyen bir uzun mesafecinin, Türkiye'deki kuru kalabalık içinde yalnızlığı yaşarken küllerinden yeniden doğması ve hiç yapamadığı zirveyi yapabilmesi mucizenin ta kendisi olsa gerek... Süreyyalar, Halliler mi? Ya da antrenman sahasına gidecek parayı bulamadığı, çivili alacak maddi imkanı olmadığı için harcanan binlerce ihtimal mi? Off, of!
16 Ağustos 2009 Pazar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder