2 Ağustos 2009 Pazar

BİLGE SAVAŞÇI


Sir Bobby Robson

Rakibini sakatladığı bir pozisyon sonrası, hakem kart göstermemesine rağmen kendi kendini oyundan atacak kadar vicdan sahibi bir futbolcu. Jose Mourinho'ya ilham kaynağı olacak kadar, büyük bir isim. Kulüp tarihinin en başarılı dönemlerini yaşattığı Newcastle United'dan haksızca gönderildiğinde halefine tavsiyelerde bulanacak kadar alçakgönüllü, kariyeri başarılarla dolu bir teknik adam... Sir Bobby Robson.... Yazdığımız bu küçük anekdotlar bile Robson'un sadece futbolcu kişiliği ile değil, aynı zamanda insani yönüyle de ne kadar önemli bir şahsiyet olduğunu gözler önüne sermeye yeter de artar bile... Ancak kansere karşı verdiği ve en sonunda da ne yazık ki yenik düştüğü destansı mücadeleyi anmazsak, hem yazımız eksik kalır, hem de onu tam anlamıyla tanıyamayız... Peki kim bu, "Küçük dağları ben yarattım" edasındaki İngilizlerin içinden çıkan mütevazı futbol ermişi, kişiliği ve dehasıyla kraliyet ailesinin bile takdirini kazanan spor adamı? Gelin bir göz atalım yakın tarihin tozlu sayfalarına ve Robson'u biraz olsun anlayamaya çalışalım.
Bobby Charlton, Alex Ferguson gibi "Sir" unvanını taşıyan ve onlar gibi İngiltere futbolunun dünyaya kazandırdığı en önemli isimlerden birisi olan Bobby Robson 1933'de dünyaya geldi. Sağ kanat oyuncusu olarak sürdürdüğü kariyerinde 1950-1956 ve 1962-1967 yılları arasında Fulham, 1956-1962 yılları arasında West Bromwich Albion takımlarında forma giydi... 20 kez çağrıldığı İngiltere Milli Takımı'nda da 1958'de İsveç'de düzenlenen Dünya Kupası'nda görev yaptı. Ancak Robson'u, Rabson yapan asıl şey ise teknik adamlık kariyeri oldu... 1967'de Kanada'nın Vancouver Whitecaps takımını çalıştıran Bobby Robson, 1968 Fullham'ın başına geçti. Ancak beklenen başarıyı yakalamadı. İlk büyük çıkışını ise İpswich Town'da gerçekleştirdi. O zamanın genç menajeri 1969-1982 yılları arasında görev aldığı İngilizlerin mütevazı takımı İpswich'e tarihinin en büyük başarılarını yaşattı. İpswich Tawn Robson'un görevde olduğu süre için de hep İngiltere Ligi'nin üst sıralarında yer aldı. Çoğunlukla genç oyunculardan oluşan kadro ile 1978 yılında FA Cup ve 1981 yılında ise finalde Hollanda ekibi AZ Alkmaar'ı yenerek UEFA Kupasını kazandı. Bu başarısı Robson'a İngiltere Milli Takımı'nın yolunu açtı. 1982 yılında yeni görevini başlayan Robson, takımını 1984'de Avrupa Şampiyonası'na taşıyamadı. İngiltere 1986'da Meksika'da düzenlenen Dünya Kupası'nda ise Arjantin'le tartışmalı bir golle boyun eğerek, çeyrek finalde elendi. Bu maçın ilginç bir öyküsü vardır: İngiltere ve Arjantin arasında o dönemde Falkland Adaları yüzünden savaş yaşanmıştı. Burunlarının dibindeki adalar için yapılan savaşı kaybeden Arjantinlilerin gururu kırıktı. Çeyrek final maçında Maradona İngilizleri elle attığı golle saf dışı bırakacak ve daha sonra da hala konuşulan "Tanrı'nın eli" yorumunu yapacaktı. Neyse biz hikayemize dönelim... 1988 Avrupa Şampiyonası'na ilk turda veda eden Robson'un İngilteresi, 1990 İtalya Dünya Kupası'nda 4. olarak uzun bir dönemin ardından dereceye girmeyi başardı. Bu başarının hemen ardından PSV Eindhoven teknik direktörlüğüne getirilen Robson, yeni takımı ile üst üste iki Hollanda şampiyonluğu yaşandı. Tecrübeli çalıştırıcının Portekiz serüveni ise oldukça ilginçti. 1992'de Sporting Lizbon'un başına geçen Robson, takımı ligde lider olmasına rağmen, Avrupa kupalarından elendiği gerekçesiyle 1993'ün aralık ayında görevinden uzaklaştırıldı. Lizbon'dan intikamını almak için bir yıl beklemesi gerekiyordu. Robson, 1994 sezonun ortasında Porto'dan aldığı teklifi kabul etti. Sezon sonunda finalde eski takımı Sporting Lizbon'u yenerek Portekiz Kupası'nı havaya kaldırdı. Daha sonra üst üste iki lig şampiyonluğu yaşadı. Portekiz'e kadar gelmişken Barcelona'ya da uğramamak olmazdı. 1997 yılında Katalan ekibine Avrupa Kupa Galipleri Kupası ve İspanya Kral Kupası'nı kazandırmasına rağmen, lig şampiyonluğunu kaçırdığı için görevini Louis Van Gaal'a teslim etti. Ancak kulüp içinde kalarak, transferden sorumlu direktör oldu. Bu dönemde Ronaldo'nun dünya futbol vitrinine çıkmasında başrol oynadı.. 1998-1999 sezonunda bir kez daha PSV'yi çalıştıran Robson, hemen ardından 6 yıl süren Newcastle United macerası başladı. Newcastle'de başarılı ama kupasız geçen dönem sonrası, kulüp yönetimi tarafından yeni bir atılım gerektiği bahanesiyle görevinden uzaklaştırıldı. Newcastle onun ayrılmasının ardından bir daha iflah olmadı, giderek kan kaybetti ve geçen sezon Premier Lig'e veda etti... Mizah anlayışı da son derece gelişmiş olan Bobby Rabson'un "Eğer beyaz mendiller sizin için kalkıyorsa o zaman bir ihtimal takımın başında kalabilirsiniz. Ancak mendiller başkan için kalkıyorsa, bavulları acele toplamalı ve hızla gitmelisiniz" sözleri futbolseverlerin hafızalarına kazındı.
Sir Robson, futbol kariyeri kadar kansere karşı verdiği mücadele ile de tüm dünyanın takdirini kazandı. Bu nedenle Sir unvanının yanına "Bilge savaşçı" payesi verilen İngiliz menajer, 1955 yılında Elsie Robson'la evlendi. Andrew, Paul ve Mark isimli üç çocuğu bulunan Robson, 1991'de kansere yakalandı. Bağırsak, deri kanseri ve beyninde çıkan tümör nedeniyle defalarca ameliyat masasına yatan Bilge Savaşçı, asla pes etmedi. Bir kenara çekilip, sonunu beklemek yerine, sahalarda teknik direktör olarak boy göstermeye devam etti. Sir Bobby Robson Foundation isimli kanser araştırma kurumunu kurarak, amansız hastalıkla mücadelesini bir ileri safhaya taşıdı. Böylece diğer kanserli hastalara da umut ışığı oldu. Kanser nedeniyle hayata gözlerini yumduğunda 76 yaşındaydı... Efsanevi futbol adamı, geriye başarılı bir kariyerin ötesinde, insanların ibretle takip edip, çok şey öğrenebileceği bir hayat hikayesi bıraktı. Aslında bugünlere gelmesinde büyük pay sahibi olduğu Jose Mourinho'nun sözlerini onu çok güzel bir şekilde özetliyordu: "Robson'u her zaman hayata karşı olan azmiyle hatırlayacağım."



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder